top of page
AMELİYATSIZ ESTETİK İŞLEMLER

LAZERLE BEN VE ET BENİ TEDAVİSİ
Lazerle ben ve et beni tedavisi, deri üzerinde bulunan benlerin ve et benlerinin (fibromlar) lazer teknolojisiyle tedavi edilmesi işlemidir. Bu tedavi yöntemi, cerrahi müdahale gerektirmeyen bir seçenek olarak tercih edilmektedir.
Lazerle ben ve et beni tedavisi genellikle aşağıdaki durumlarda kullanılır:
Kozmetik Amaçlı: İnsanlar, derilerinde estetik olarak rahatsızlık veren benlerden veya et benlerinden kurtulmak isteyebilirler. Lazer tedavisi, benlerin görünümünü azaltarak veya tamamen ortadan kaldırarak deride daha pürüzsüz bir görünüm elde etmeyi amaçlar.
Fonksiyonel Rahatsızlık: Benler veya et benleri, giyinirken veya belirli vücut bölgelerinde sürtünme yarattığında rahatsızlık verebilir. Lazerle tedavi, bu tür fonksiyonel rahatsızlıkları azaltmak için kullanılabilir.
Lazerle ben ve et beni tedavisi nasıl yapılır?
Lazerle ben ve et beni tedavisi genellikle aşağıdaki adımları içerir:
1.Benin Değerlendirilmesi: Öncelikle benlerin veya et benlerinin durumu dermatoskopik bakı ile değerlendirilir. Dermatoskopik muayene dermatologların polarize ışık altında benlerin türlerini incelediği bir işlemdir. Benlerin lazer ile yakılmadan önce mutlaka dermatoskopik olarak incelenerek iyi huylu olup olmadığı değerlendirilmelidir.
2.Lazer Uygulaması: Tedavi sürecinde, lokal anestezi sonrası lazer ışığı deri yüzeyine odaklanır ve hedef bölgedeki ben veya et beni üzerindeki hücreleri hedef alır. Lazer enerjisi, benin veya et benini hedef alır ve hücreleri ısıtarak etkisiz hale getirir. İşlem sadece ilgili bölgenin uyuşturulması ile ağrısızdır ve pratiktir.
3.Tedavi Sonrası Bakım: Tedavi sonrasında, cilt bakımı ve iyileşme süreci için önerilerde bulunulur. Güneş gören yerlerde bulunan benler için tedavi sonrası güneşten korunma önemlidir.
Lazerle ben ve et beni tedavisi sonrasında, tedavi edilen bölgede hafif kızarıklık, kabuklanma veya kabarıklık görülebilir. Bu normal bir tepkidir ve genellikle kısa sürede geçer.
Lazerle ben ve et beni tedavisi genellikle aşağıdaki durumlarda kullanılır:
Kozmetik Amaçlı: İnsanlar, derilerinde estetik olarak rahatsızlık veren benlerden veya et benlerinden kurtulmak isteyebilirler. Lazer tedavisi, benlerin görünümünü azaltarak veya tamamen ortadan kaldırarak deride daha pürüzsüz bir görünüm elde etmeyi amaçlar.
Fonksiyonel Rahatsızlık: Benler veya et benleri, giyinirken veya belirli vücut bölgelerinde sürtünme yarattığında rahatsızlık verebilir. Lazerle tedavi, bu tür fonksiyonel rahatsızlıkları azaltmak için kullanılabilir.
Lazerle ben ve et beni tedavisi nasıl yapılır?
Lazerle ben ve et beni tedavisi genellikle aşağıdaki adımları içerir:
1.Benin Değerlendirilmesi: Öncelikle benlerin veya et benlerinin durumu dermatoskopik bakı ile değerlendirilir. Dermatoskopik muayene dermatologların polarize ışık altında benlerin türlerini incelediği bir işlemdir. Benlerin lazer ile yakılmadan önce mutlaka dermatoskopik olarak incelenerek iyi huylu olup olmadığı değerlendirilmelidir.
2.Lazer Uygulaması: Tedavi sürecinde, lokal anestezi sonrası lazer ışığı deri yüzeyine odaklanır ve hedef bölgedeki ben veya et beni üzerindeki hücreleri hedef alır. Lazer enerjisi, benin veya et benini hedef alır ve hücreleri ısıtarak etkisiz hale getirir. İşlem sadece ilgili bölgenin uyuşturulması ile ağrısızdır ve pratiktir.
3.Tedavi Sonrası Bakım: Tedavi sonrasında, cilt bakımı ve iyileşme süreci için önerilerde bulunulur. Güneş gören yerlerde bulunan benler için tedavi sonrası güneşten korunma önemlidir.
Lazerle ben ve et beni tedavisi sonrasında, tedavi edilen bölgede hafif kızarıklık, kabuklanma veya kabarıklık görülebilir. Bu normal bir tepkidir ve genellikle kısa sürede geçer.

AKNE (SİVİLCİ) İZİ TEDAVİSİ
Akne izi tedavisi, deride akne lezyonları nedeniyle oluşan izlerin ve lekelerin tedavi edilmesi işlemidir. Akne izleri, akne lezyonlarının iyileşme sürecinde deride oluşan dokusal değişikliklerdir ve genellikle deride düzensizlikler, çukurlar veya renk farklılıkları şeklinde görülebilir. Akne izi tedavisi için farklı yöntemler ve teknikler bulunmaktadır. İzin türüne, deri tipine ve izlerin şiddetine bağlı olarak uygun tedavi yöntemi seçilir. Akne izi tedavisi için yaygın olarak kullanılan yöntemler şu şekilde sıralanabilir:
1.Kimyasal Peeling: Kimyasal peeling, derinin üst tabakasını soyarak derideki lekeleri ve izleri hafifletmeyi amaçlar. Farklı asitlerin kullanılmasıyla deride soyulma ve yenilenme sağlanır.
2.Mikrodermabrazyon: Mikrodermabrazyon, deri yüzeyinin küçük kristallerle nazikçe soyulması yoluyla deriyi pürüzsüzleştiren bir işlemdir. Derideki lekeleri ve hafif sivilce izlerini azaltabilir.
3.Lazer Tedavisi: Lazer tedavisi, lazer ışığı kullanılarak derideki sivilce izlerinin tedavi edilmesini sağlar. Lazerle deride hedeflenen bölgeler tedavi edilir ve derideki kollajen üretimi arttırılarak izlerin görünümü iyileştirilir.
4.Dermal Dolgu Uygulamaları: Dermal dolgu maddeleri, derideki çukurlu akne izlerini doldurmak ve deri yüzeyini pürüzsüzleştirmek için kullanılır. Dolgu maddeleri, derinin altına enjekte edilerek etkili olurlar.
5.PRP (Platelet-Rich Plasma) Tedavisi: PRP tedavisi, hastanın kendi kanından elde edilen plateletten zengin plazmanın deriye enjekte edilmesini içerir. Bu tedavi, derinin yenilenmesini ve izlerin iyileşmesini destekleyebilir.
6.Subsizyon: Subsizyon yöntemi, deri altındaki bağ dokunun gevşetilmesi ve çukurlu akne izlerinin düzeltilmesi amacıyla kullanılır.
Akne izi tedavisi sonuçları, izin tipine, tedavi yöntemine ve kişisel farklılıklara bağlı olarak değişebilir. Tedavi sürecinde, cilt bakımı ve güneşten korunma önemlidir.
1.Kimyasal Peeling: Kimyasal peeling, derinin üst tabakasını soyarak derideki lekeleri ve izleri hafifletmeyi amaçlar. Farklı asitlerin kullanılmasıyla deride soyulma ve yenilenme sağlanır.
2.Mikrodermabrazyon: Mikrodermabrazyon, deri yüzeyinin küçük kristallerle nazikçe soyulması yoluyla deriyi pürüzsüzleştiren bir işlemdir. Derideki lekeleri ve hafif sivilce izlerini azaltabilir.
3.Lazer Tedavisi: Lazer tedavisi, lazer ışığı kullanılarak derideki sivilce izlerinin tedavi edilmesini sağlar. Lazerle deride hedeflenen bölgeler tedavi edilir ve derideki kollajen üretimi arttırılarak izlerin görünümü iyileştirilir.
4.Dermal Dolgu Uygulamaları: Dermal dolgu maddeleri, derideki çukurlu akne izlerini doldurmak ve deri yüzeyini pürüzsüzleştirmek için kullanılır. Dolgu maddeleri, derinin altına enjekte edilerek etkili olurlar.
5.PRP (Platelet-Rich Plasma) Tedavisi: PRP tedavisi, hastanın kendi kanından elde edilen plateletten zengin plazmanın deriye enjekte edilmesini içerir. Bu tedavi, derinin yenilenmesini ve izlerin iyileşmesini destekleyebilir.
6.Subsizyon: Subsizyon yöntemi, deri altındaki bağ dokunun gevşetilmesi ve çukurlu akne izlerinin düzeltilmesi amacıyla kullanılır.
Akne izi tedavisi sonuçları, izin tipine, tedavi yöntemine ve kişisel farklılıklara bağlı olarak değişebilir. Tedavi sürecinde, cilt bakımı ve güneşten korunma önemlidir.

AŞIRI TERLEME TEDAVİSİ
Aşırı terleme (hiperhidroz), normalden fazla ve kontrolsüz terleme durumudur. Bu durum, vücudun belirli bölgelerinde aşırı terleme ile kendini gösterebilir ve günlük yaşamı olumsuz etkileyebilir. Hiperhidroz tedavisi, terlemenin kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin artırılması için çeşitli yöntemler içerir. Hiperhidroz tedavi seçenekleri şu şekilde sıralanabilir:
Topikal Antiperspirantlar: Hafif hiperhidroz vakalarında, belirli bölgelere (örneğin koltuk altı, avuç içi veya ayak tabanı gibi) topikal antiperspirantlar uygulanabilir. Bu ürünler, ter bezlerinin çalışmasını geçici olarak engelleyerek terlemeyi azaltır.
Botoks (Botulinum Toksin) Enjeksiyonları: Botoks enjeksiyonları, hiperhidroz tedavisinde yaygın olarak kullanılan etkili bir yöntemdir. Özellikle koltuk altı ve el terlemesi gibi bölgelerde kullanılır. Botulinum toksini, ter bezlerinin aşırı terleme yapmasını engelleyerek etkisini gösterir. Sonuçlar genellikle 4 ila 6 ay arasında sürer ve tekrarlanabilir. Botulinum toksin enjeksiyonları cerrahi işlem istemeyen hastalarda uygulanabilecek kısa sürede gerçekleştirilecek etkili bir terleme azaltıcı tedavi yöntemidir.
İyontoforez: Eller ve ayak tabanları gibi bölgelerde aşırı terlemeyi tedavi etmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, suya batırılan eller ve ayaklar, düşük gerilimle uyarılarak terleme kontrol altına alınır.
Cerrahi Tedavi: Cerrahi tedavi, aşırı terleme ile ilgili daha ciddi durumlarda düşünülen bir seçenektir. Endoskopik Torakal Sempatektomi, göğüs kafesi içinden sempatik sinirleri keserek ter bezlerinin çalışmasını engeller. Ancak, bu yöntemde yan etkiler ve komplikasyonlar olabileceği için dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
Hiperhidroz tedavisi için hangi yöntemin uygun olduğu, bireyin hiperhidrozunun şiddeti, etkilenen bölgeler ve diğer bireysel faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Topikal Antiperspirantlar: Hafif hiperhidroz vakalarında, belirli bölgelere (örneğin koltuk altı, avuç içi veya ayak tabanı gibi) topikal antiperspirantlar uygulanabilir. Bu ürünler, ter bezlerinin çalışmasını geçici olarak engelleyerek terlemeyi azaltır.
Botoks (Botulinum Toksin) Enjeksiyonları: Botoks enjeksiyonları, hiperhidroz tedavisinde yaygın olarak kullanılan etkili bir yöntemdir. Özellikle koltuk altı ve el terlemesi gibi bölgelerde kullanılır. Botulinum toksini, ter bezlerinin aşırı terleme yapmasını engelleyerek etkisini gösterir. Sonuçlar genellikle 4 ila 6 ay arasında sürer ve tekrarlanabilir. Botulinum toksin enjeksiyonları cerrahi işlem istemeyen hastalarda uygulanabilecek kısa sürede gerçekleştirilecek etkili bir terleme azaltıcı tedavi yöntemidir.
İyontoforez: Eller ve ayak tabanları gibi bölgelerde aşırı terlemeyi tedavi etmek için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, suya batırılan eller ve ayaklar, düşük gerilimle uyarılarak terleme kontrol altına alınır.
Cerrahi Tedavi: Cerrahi tedavi, aşırı terleme ile ilgili daha ciddi durumlarda düşünülen bir seçenektir. Endoskopik Torakal Sempatektomi, göğüs kafesi içinden sempatik sinirleri keserek ter bezlerinin çalışmasını engeller. Ancak, bu yöntemde yan etkiler ve komplikasyonlar olabileceği için dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
Hiperhidroz tedavisi için hangi yöntemin uygun olduğu, bireyin hiperhidrozunun şiddeti, etkilenen bölgeler ve diğer bireysel faktörlere bağlı olarak değişebilir.

SAÇ DÖKÜLMESİ TEDAVİSİ
Saç dökülmesi, farklı nedenlerden kaynaklanabilen ve çeşitli tiplere ayrılan bir durumdur. Saç dökülmesi tipleri şunlardır:
1. Androgenetik Alopesi (Erkek Tipi Saç Dökülmesi): Androgenetik alopesi, erkeklerde en yaygın görülen saç dökülmesi tipidir. Genetik yatkınlık ve hormonların etkisiyle saç köklerinin zayıflaması ve saçların incelmesi sonucu ortaya çıkar. Saç çizgisinde geri çekilme ve tepe bölgesinde seyrelme şeklinde kendini gösterir. PRP ve mezoterapiyi de içeren kombine tedavilerle saçlarda iyileşme gözlenebilmektedir.
2. Telogen Effluvium (Genel saç dökülmesi): Telogen effluvium, stres, hormonal değişiklikler, doğum, şiddetli hastalık veya yoğun diyet gibi faktörler nedeniyle saç dökülmesidir. Telogen effluvium, saçların aniden büyük miktarda dökülmesine neden olabilir. Genellikle geçici bir durumdur ve tetikleyen faktör ortadan kalktığında düzelir. 6 aydan uzun süren olgularda medikal ve girişimsel tedavi gerekebilmektedir.
3. Alopesi Areata (Saç kıran hastalığı): Alopesi areata, bağışıklık sisteminin saç köklerini hedef alarak saç dökülmesine neden olduğu otoimmün bir durumdur. Medikal tedavi, PRP ve mezoterapi tedavileri kombinasyonlarıyla etkili sonuçlar alınabilmektedir.
4. Trikotilomani (Saç yolma hastalığı): Trikotilomani, saç çekme alışkanlığına bağlı olarak saç dökülmesine neden olan bir durumdur. Bu genellikle psikolojik bir bozukluktur ve tedavi edilmesi gerekebilir.
Yukarda anlatılan saç dökülmeleri dışında, mantar hastalıkları, inflamatuvar deri hastalıkları (diskoid lupus, liken planopilaris vb) gibi durumlarda saç dökülmelerine neden olabilir.
Saç dökülmesi tedavisinde öncelikle dökülmenin geçici mi yoksa kalıcı mı olduğu tespit edilir. Sonrasında dökülme tipine bağlı olarak tedavi yapılır.
1. Androgenetik Alopesi (Erkek Tipi Saç Dökülmesi): Androgenetik alopesi, erkeklerde en yaygın görülen saç dökülmesi tipidir. Genetik yatkınlık ve hormonların etkisiyle saç köklerinin zayıflaması ve saçların incelmesi sonucu ortaya çıkar. Saç çizgisinde geri çekilme ve tepe bölgesinde seyrelme şeklinde kendini gösterir. PRP ve mezoterapiyi de içeren kombine tedavilerle saçlarda iyileşme gözlenebilmektedir.
2. Telogen Effluvium (Genel saç dökülmesi): Telogen effluvium, stres, hormonal değişiklikler, doğum, şiddetli hastalık veya yoğun diyet gibi faktörler nedeniyle saç dökülmesidir. Telogen effluvium, saçların aniden büyük miktarda dökülmesine neden olabilir. Genellikle geçici bir durumdur ve tetikleyen faktör ortadan kalktığında düzelir. 6 aydan uzun süren olgularda medikal ve girişimsel tedavi gerekebilmektedir.
3. Alopesi Areata (Saç kıran hastalığı): Alopesi areata, bağışıklık sisteminin saç köklerini hedef alarak saç dökülmesine neden olduğu otoimmün bir durumdur. Medikal tedavi, PRP ve mezoterapi tedavileri kombinasyonlarıyla etkili sonuçlar alınabilmektedir.
4. Trikotilomani (Saç yolma hastalığı): Trikotilomani, saç çekme alışkanlığına bağlı olarak saç dökülmesine neden olan bir durumdur. Bu genellikle psikolojik bir bozukluktur ve tedavi edilmesi gerekebilir.
Yukarda anlatılan saç dökülmeleri dışında, mantar hastalıkları, inflamatuvar deri hastalıkları (diskoid lupus, liken planopilaris vb) gibi durumlarda saç dökülmelerine neden olabilir.
Saç dökülmesi tedavisinde öncelikle dökülmenin geçici mi yoksa kalıcı mı olduğu tespit edilir. Sonrasında dökülme tipine bağlı olarak tedavi yapılır.

YÜZ KIZARIKLIĞI (ROZASE)'DE LAZER
Rozase, yüzde kızarıklık, şişme ve sivilce benzeri lezyonlarla kendini gösteren kronik bir deri rahatsızlığıdır. Rozase tedavisinde lazer, deri kızarıklığını ve belirtilerini azaltmak için etkili bir yöntem olarak kullanılabilir. Lazer tedavisi, rozse belirtilerinin hedeflenmesinde ve derideki kan damarlarının daralmasında yardımcı olur.
Rosacea tedavisinde kullanılan lazer türleri şunlardır:
Damar Lazerleri: Rosacea tedavisinde en yaygın kullanılan lazerlerden biri, damar lazerleridir. Bu lazerler, yüzdeki genişlemiş kan damarlarını hedef alarak onları daraltır ve derideki kızarıklığı azaltır.
IPL (Intense Pulsed Light) Tedavisi: IPL, genişlemiş damarları hedef alarak derideki kızarıklık ve lezyonları azaltmak için kullanılan bir ışık tabanlı tedavi yöntemidir.
KTP (Potasyum Titanyum Fosfat) lazer: İnce kılcal damarları hedef alarak derideki kızarıklığı azaltmada etkili olabilir.
NdYAG Lazer (Neodyum Ytrium Aluminyum oxide Garnet): Kalın kılcal damarları hedef alarak derideki kızarıklığı azaltmada etkili olabilir.
Gül hastalığında kullanılan lazer sistemleri diğer lazer sistemlerinden farklı olarak yüzde yakma vb durumlara yol açması nadir olup tedavi yaz aylarında da uygulanabilmektedir. Gül hastalığında lazer tedavisi genellikle birden fazla seans gerektirmektedir. Bununla birlikte, ilk seans sonrasında da yanma, batma ve kızarıklık şikayetleri azalabilmektedir.
Rosacea tedavisinde kullanılan lazer türleri şunlardır:
Damar Lazerleri: Rosacea tedavisinde en yaygın kullanılan lazerlerden biri, damar lazerleridir. Bu lazerler, yüzdeki genişlemiş kan damarlarını hedef alarak onları daraltır ve derideki kızarıklığı azaltır.
IPL (Intense Pulsed Light) Tedavisi: IPL, genişlemiş damarları hedef alarak derideki kızarıklık ve lezyonları azaltmak için kullanılan bir ışık tabanlı tedavi yöntemidir.
KTP (Potasyum Titanyum Fosfat) lazer: İnce kılcal damarları hedef alarak derideki kızarıklığı azaltmada etkili olabilir.
NdYAG Lazer (Neodyum Ytrium Aluminyum oxide Garnet): Kalın kılcal damarları hedef alarak derideki kızarıklığı azaltmada etkili olabilir.
Gül hastalığında kullanılan lazer sistemleri diğer lazer sistemlerinden farklı olarak yüzde yakma vb durumlara yol açması nadir olup tedavi yaz aylarında da uygulanabilmektedir. Gül hastalığında lazer tedavisi genellikle birden fazla seans gerektirmektedir. Bununla birlikte, ilk seans sonrasında da yanma, batma ve kızarıklık şikayetleri azalabilmektedir.

LEKE TEDAVİSİ
Deri lekeleri, güneş hasarı, akne izleri, yaşlanma belirtileri, hormonal değişiklikler veya diğer nedenlerle ciltte oluşabilen pigmentasyon değişiklikleridir. Leke tedavisi, cildin renk tonunu düzeltmek, cilt lekelerini hafifletmek veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla yapılan çeşitli yöntemleri içerir.
Leke tedavisine geçmeden önce lekenin tipini belirlemek oldukça önemlidir. Bu bağlamda melazma, güneş lekeleri (solar lentigo), postinflamatuvar pigmentasyon (yara oluşumu, ağda vb. işlemler sonrası ortaya çıkan lekelenme) başlıca leke tipleri arasında yer almaktadır.
Lekenin tipi belirlendikten sonra tedavi seçenekleri belirlenir. Leke tedavisinde kullanılan başlıca tedavi yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
Topikal Tedaviler: Cilt lekelerini hafifletmek için cilt bakım ürünleri ve kremler kullanılabilir. Bu ürünlerde genellikle AHA (alfa hidroksi asitler), retinoidler, C vitamini ve niacinamide gibi içerikler bulunur. Bu maddeler, cildin üst tabakasındaki ölü hücreleri ve pigmentasyonu azaltarak lekelerin görünümünü düzeltebilir.
Kimyasal Peeling: Kimyasal peeling, cildin üst tabakasını soyarak pigmentasyonu azaltan bir tedavi yöntemidir. Bu işlem, cildin daha genç ve pürüzsüz bir tabakasını ortaya çıkararak leke görünümünü hafifletir. Farklı asitler (örneğin glikolik asit, salisilik asit) kullanılarak cildin ihtiyacına uygun peeling seçilebilir.
Lazer Tedavileri: Özellikle Q-switch ve IPL lazer tedavileri, ciltteki melanin pigmentini hedef alarak lekelerin azaltılmasında etkili olabilir. Lazerle ciltteki koyu renkteki lekelerin hedeflenmesi, ciltteki melanin parçacıklarını kırmaya ve cildin doğal olarak bunları atmasını sağlamaya yardımcı olabilir.
Mikrodermabrazyon: Mikrodermabrazyon, cildin üst tabakasının kontrollü bir şekilde soyulması yoluyla leke tedavisine yardımcı olabilir. Bu işlem, cilt yüzeyini pürüzsüzleştirir ve lekelerin görünümünü hafifletir.
Mezoterapi işlemleri: Leke açıcı maddelerden oluşan kokteyler ile deri içerisine yapılacak enjeksiyon tedavileri ile lekelerde açılma sağlanabilir.
Leke tedavisi, lekelerin türüne, cilt tipine ve lekelerin şiddetine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Bu nedenle, leke tedavisi için öncelikle leke tipinin belirlenip tedavi seçenekleri belirlenmelidir.
Leke tedavisine geçmeden önce lekenin tipini belirlemek oldukça önemlidir. Bu bağlamda melazma, güneş lekeleri (solar lentigo), postinflamatuvar pigmentasyon (yara oluşumu, ağda vb. işlemler sonrası ortaya çıkan lekelenme) başlıca leke tipleri arasında yer almaktadır.
Lekenin tipi belirlendikten sonra tedavi seçenekleri belirlenir. Leke tedavisinde kullanılan başlıca tedavi yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
Topikal Tedaviler: Cilt lekelerini hafifletmek için cilt bakım ürünleri ve kremler kullanılabilir. Bu ürünlerde genellikle AHA (alfa hidroksi asitler), retinoidler, C vitamini ve niacinamide gibi içerikler bulunur. Bu maddeler, cildin üst tabakasındaki ölü hücreleri ve pigmentasyonu azaltarak lekelerin görünümünü düzeltebilir.
Kimyasal Peeling: Kimyasal peeling, cildin üst tabakasını soyarak pigmentasyonu azaltan bir tedavi yöntemidir. Bu işlem, cildin daha genç ve pürüzsüz bir tabakasını ortaya çıkararak leke görünümünü hafifletir. Farklı asitler (örneğin glikolik asit, salisilik asit) kullanılarak cildin ihtiyacına uygun peeling seçilebilir.
Lazer Tedavileri: Özellikle Q-switch ve IPL lazer tedavileri, ciltteki melanin pigmentini hedef alarak lekelerin azaltılmasında etkili olabilir. Lazerle ciltteki koyu renkteki lekelerin hedeflenmesi, ciltteki melanin parçacıklarını kırmaya ve cildin doğal olarak bunları atmasını sağlamaya yardımcı olabilir.
Mikrodermabrazyon: Mikrodermabrazyon, cildin üst tabakasının kontrollü bir şekilde soyulması yoluyla leke tedavisine yardımcı olabilir. Bu işlem, cilt yüzeyini pürüzsüzleştirir ve lekelerin görünümünü hafifletir.
Mezoterapi işlemleri: Leke açıcı maddelerden oluşan kokteyler ile deri içerisine yapılacak enjeksiyon tedavileri ile lekelerde açılma sağlanabilir.
Leke tedavisi, lekelerin türüne, cilt tipine ve lekelerin şiddetine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Bu nedenle, leke tedavisi için öncelikle leke tipinin belirlenip tedavi seçenekleri belirlenmelidir.

CİLT GENÇLEŞTİRME
Cilt yenileme, cilt gençleştirme ve kırışıklık tedavisi ciltteki yaşlanma belirtilerini azaltmayı ve daha sağlıklı, canlı ve genç görünen bir cilt elde etmeyi amaçlayan çeşitli tedavi ve bakım yöntemleridir. Bu yöntemler, ciltteki kırışıklıklar, ince çizgiler, lekeler, sarkmalar ve diğer yaşlanma belirtilerini düzeltebilir ve cildin genç, parlak ve taze görünmesine yardımcı olabilir. Cilt yenileme ve cilt gençleştirme için kullanılan bazı yöntemler şu şekilde sıralanabilmektedir.
Lazer Tedavileri: Lazer tedavileri, ciltteki kollajen üretimini artırarak ve cilt yüzeyini düzelterek kırışıklıkları, lekeleri ve ciltteki diğer problemleri tedavi etmek için kullanılır. Lazerle ciltte hedefli bir ısı oluşturulur, bu da cildin doğal iyileşme mekanizmalarını harekete geçirerek cilt dokusunun yenilenmesini sağlar.
Dermal Dolgu Uygulamaları: Dermal dolgu maddeleri, ciltteki çukurların ve kırışıklıkların doldurulması, yüz hatlarının düzeltilmesi ve cilt hacminin geri kazanılması için kullanılır. Hiyalüronik asit gibi doğal dolgu maddeleri, cildi nemlendirir ve dolgunluk kazandırır.
Botulinum Toksin Enjeksiyonları (Botoks): Botoks enjeksiyonları, mimik çizgilerinin (örneğin alın çizgileri ve kaz ayakları) düzeltilmesi için kullanılır. Botulinum toksini, ciltteki kasların geçici olarak gevşemesini sağlar, bu da kırışıklıkların azalmasına yardımcı olur.
Kimyasal Peeling: Kimyasal peeling, cildin üst tabakasının kontrollü bir şekilde soyulması yoluyla cilt gençleştirmeyi amaçlayan bir yöntemdir. Bu işlem, cilt yüzeyini pürüzsüzleştirir ve lekelerin, ince çizgilerin ve akne izlerinin görünümünü azaltabilir.
Mikrodermabrazyon: Mikrodermabrazyon, cildin üst tabakasının mikro kristallerle nazikçe soyulması yoluyla cilt gençleştirme ve cilt tonunu düzeltebilme amacıyla kullanılır.
PRP (Platelet-Rich Plasma) Tedavisi: PRP tedavisi, kişinin kendi kanından elde edilen plateletten zengin plazmanın ciltteki kollajen üretimini artırması ve cilt dokusunun yenilenmesini sağlaması için kullanılır.
Gençlik aşısı: Vücutta kolajen sentezi için gerekli olan aminoasit, mineraller ve hyalürinik asidi de içeren çok sayıda mikropartiküllerin deri altına enjekte edilerek kolajen sentezinin uyarılması sağlanır.
Nem aşısı: Çözülebilir hyalürinik asit bazlı içeriklerin, cilt altına enjeksiyonuyla ciltte nemlendirici özellik sağlanabilmekte ince kırışıklıklar kaybolabilmektedir.
Lazer Tedavileri: Lazer tedavileri, ciltteki kollajen üretimini artırarak ve cilt yüzeyini düzelterek kırışıklıkları, lekeleri ve ciltteki diğer problemleri tedavi etmek için kullanılır. Lazerle ciltte hedefli bir ısı oluşturulur, bu da cildin doğal iyileşme mekanizmalarını harekete geçirerek cilt dokusunun yenilenmesini sağlar.
Dermal Dolgu Uygulamaları: Dermal dolgu maddeleri, ciltteki çukurların ve kırışıklıkların doldurulması, yüz hatlarının düzeltilmesi ve cilt hacminin geri kazanılması için kullanılır. Hiyalüronik asit gibi doğal dolgu maddeleri, cildi nemlendirir ve dolgunluk kazandırır.
Botulinum Toksin Enjeksiyonları (Botoks): Botoks enjeksiyonları, mimik çizgilerinin (örneğin alın çizgileri ve kaz ayakları) düzeltilmesi için kullanılır. Botulinum toksini, ciltteki kasların geçici olarak gevşemesini sağlar, bu da kırışıklıkların azalmasına yardımcı olur.
Kimyasal Peeling: Kimyasal peeling, cildin üst tabakasının kontrollü bir şekilde soyulması yoluyla cilt gençleştirmeyi amaçlayan bir yöntemdir. Bu işlem, cilt yüzeyini pürüzsüzleştirir ve lekelerin, ince çizgilerin ve akne izlerinin görünümünü azaltabilir.
Mikrodermabrazyon: Mikrodermabrazyon, cildin üst tabakasının mikro kristallerle nazikçe soyulması yoluyla cilt gençleştirme ve cilt tonunu düzeltebilme amacıyla kullanılır.
PRP (Platelet-Rich Plasma) Tedavisi: PRP tedavisi, kişinin kendi kanından elde edilen plateletten zengin plazmanın ciltteki kollajen üretimini artırması ve cilt dokusunun yenilenmesini sağlaması için kullanılır.
Gençlik aşısı: Vücutta kolajen sentezi için gerekli olan aminoasit, mineraller ve hyalürinik asidi de içeren çok sayıda mikropartiküllerin deri altına enjekte edilerek kolajen sentezinin uyarılması sağlanır.
Nem aşısı: Çözülebilir hyalürinik asit bazlı içeriklerin, cilt altına enjeksiyonuyla ciltte nemlendirici özellik sağlanabilmekte ince kırışıklıklar kaybolabilmektedir.

GÖZ ALTI ÇUKURLUKLARI VE MORLUKLARI
Göz altı çukurları ve morluklar, birçok insanın karşılaştığı yaygın bir estetik sorundur. Bu durum, cildin göz altı bölgesinde ince olması ve cilt altında yer alan kılcal damarların veya kan hücrelerinin belirgin hale gelmesi sonucunda ortaya çıkar. Göz altı çukurları ve morlukları çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir:
Genetik faktörler: Ailede göz altı çukurları ve morlukları olan kişilerde bu durumun görülme olasılığı daha yüksektir.
Yaşlanma: Yaşlandıkça, cildin altındaki yağ ve kollajen miktarı azalır ve göz altı bölgesinde çukurlaşma ve morluklar daha belirgin hale gelir.
Uyku düzeni: Yetersiz uyku, göz altı çukurları ve morluklarının oluşmasına katkıda bulunabilir. Uyku düzeniniz düzgün değilse, cildinizin rengi soluklaşabilir ve altında yer alan damarlar daha belirgin hale gelebilir.
Beslenme: Dengesiz ve yetersiz beslenme, göz altı morluklarına neden olabilir.
Sigara içmek ve alkol tüketmek: Sigara içmek ve alkol tüketmek, ciltteki kan damarlarının genişlemesine ve göz altı morluklarının belirginleşmesine yol açabilir.
Göz altı çukur ve morluklarının tedavisi ve görünümünü azaltmak için çeşitli tedavi yöntemleri farklı başarı oranlarında mevcuttur. Bu bağlamda, öncelikli olarak göz altında damar ağırlıklı bir koyuluk söz konusu ise Nd-YAG gibi lazerler etkili olabilirken koyuluk pigment kaynaklı ise Q-switch lazerler etkili olabilmektedir. Göz altında oluklanmanın ön planda olduğu durumlarda ise göz altı dolgu işlemleri etkili olabilmektedir.
Genetik faktörler: Ailede göz altı çukurları ve morlukları olan kişilerde bu durumun görülme olasılığı daha yüksektir.
Yaşlanma: Yaşlandıkça, cildin altındaki yağ ve kollajen miktarı azalır ve göz altı bölgesinde çukurlaşma ve morluklar daha belirgin hale gelir.
Uyku düzeni: Yetersiz uyku, göz altı çukurları ve morluklarının oluşmasına katkıda bulunabilir. Uyku düzeniniz düzgün değilse, cildinizin rengi soluklaşabilir ve altında yer alan damarlar daha belirgin hale gelebilir.
Beslenme: Dengesiz ve yetersiz beslenme, göz altı morluklarına neden olabilir.
Sigara içmek ve alkol tüketmek: Sigara içmek ve alkol tüketmek, ciltteki kan damarlarının genişlemesine ve göz altı morluklarının belirginleşmesine yol açabilir.
Göz altı çukur ve morluklarının tedavisi ve görünümünü azaltmak için çeşitli tedavi yöntemleri farklı başarı oranlarında mevcuttur. Bu bağlamda, öncelikli olarak göz altında damar ağırlıklı bir koyuluk söz konusu ise Nd-YAG gibi lazerler etkili olabilirken koyuluk pigment kaynaklı ise Q-switch lazerler etkili olabilmektedir. Göz altında oluklanmanın ön planda olduğu durumlarda ise göz altı dolgu işlemleri etkili olabilmektedir.

GÖZ KENARI KIRIŞIKLIKLARI
Kazayağı kırışıklıkları olarak da bilinen göz kenarı kırışıklıkları, gözlerin etrafında zamanla oluşan ince çizgilerdir ve yaşlanma sürecinin bir parçasıdır. Göz çevresi cildi, yüzdeki diğer bölgelere göre daha ince ve hassas olduğu için kırışıklıklar burada daha belirgin hale gelebilir. Göz kenarı kırışıklıkları, kozmetik bir endişe oluşturabilir ve bazı kişiler için yaşlı görünmeye neden olabilir.
Göz kenarı kırışıklıklarının ana nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1.Yaşlanma: Yaşlandıkça cilt, doğal olarak nemini ve elastikiyetini kaybetmeye başlar. Kollajen ve elastin üretimi azalır ve ciltteki kırışıklıklar, özellikle göz çevresinde, daha belirgin hale gelir.
2.Mimik hareketleri: Göz çevresi, günlük olarak sıkça kullanılan mimik kaslarına sahiptir. Gözlerimizi kırpmak, gülmek, kaşlarımızı kaldırmak gibi sık yapılan hareketler, zamanla kırışıklıkların oluşmasına katkıda bulunabilir.
3.UV ışınları: Güneşin zararlı UV ışınları, cildi serbest radikallere maruz bırakarak kollajen ve elastin liflerini tahrip eder ve erken yaşlanmaya neden olur.
4.Sigara içmek: Sigara içmek, ciltteki kan damarlarını daraltarak cilt beslenmesini ve oksijenlenmesini azaltır, bu da kırışıklıkların oluşmasını hızlandırabilir.
5.Stres ve yorgunluk: Uygun uyku almamak ve sürekli stres altında olmak, göz çevresinde kırışıklıkların belirginleşmesine yol açabilir.
Göz kenarı kırışıklıklarını azaltmak ve görünümünü iyileştirmek için güneşten korunma, nemlendirici bakım kremleri ve kozmetik prosedürler gerekebilir. Bu bağlamda kas kasılmasına bağlı göz kırışıklıkları botulinum toksin ile etkili bir şekilde tedavi edilirken, derinin orta tabakasını beslemek için gençlik ve nem aşıları, somon-DNA enjeksiyonları etkili olabilmektedir.
Göz kenarı kırışıklıklarının ana nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1.Yaşlanma: Yaşlandıkça cilt, doğal olarak nemini ve elastikiyetini kaybetmeye başlar. Kollajen ve elastin üretimi azalır ve ciltteki kırışıklıklar, özellikle göz çevresinde, daha belirgin hale gelir.
2.Mimik hareketleri: Göz çevresi, günlük olarak sıkça kullanılan mimik kaslarına sahiptir. Gözlerimizi kırpmak, gülmek, kaşlarımızı kaldırmak gibi sık yapılan hareketler, zamanla kırışıklıkların oluşmasına katkıda bulunabilir.
3.UV ışınları: Güneşin zararlı UV ışınları, cildi serbest radikallere maruz bırakarak kollajen ve elastin liflerini tahrip eder ve erken yaşlanmaya neden olur.
4.Sigara içmek: Sigara içmek, ciltteki kan damarlarını daraltarak cilt beslenmesini ve oksijenlenmesini azaltır, bu da kırışıklıkların oluşmasını hızlandırabilir.
5.Stres ve yorgunluk: Uygun uyku almamak ve sürekli stres altında olmak, göz çevresinde kırışıklıkların belirginleşmesine yol açabilir.
Göz kenarı kırışıklıklarını azaltmak ve görünümünü iyileştirmek için güneşten korunma, nemlendirici bakım kremleri ve kozmetik prosedürler gerekebilir. Bu bağlamda kas kasılmasına bağlı göz kırışıklıkları botulinum toksin ile etkili bir şekilde tedavi edilirken, derinin orta tabakasını beslemek için gençlik ve nem aşıları, somon-DNA enjeksiyonları etkili olabilmektedir.

YANIK VE YARA İZİ TEDAVİSİ
Yanık ve yara izi, ciltteki yaralanmaların iyileşme sürecinin sonucunda oluşan izlerdir. Yanıklar ve yaralar, cilt dokusunun dış etkenler tarafından zarar gördüğü durumlarda meydana gelir.
Yanık izi: Yanık; cildin ısı, kimyasal, elektrik veya radyasyon gibi etkenler nedeniyle hasar gördüğü durumlarda oluşur. Yanık derecesine ve şiddetine bağlı olarak, cildin farklı katmanları zarar görür. Hafif yanıklar, ciltte kızarıklık ve hafif ağrıya neden olabilirken, ciddi yanıklar cildin daha derin katmanlarını etkileyebilir ve kabarcıklar, açık yaralar ve cilt kaybına yol açabilir. Yanıkların iyileşme süreci, yaralanmanın şiddetine bağlı olarak değişebilir ve iyileşme sırasında ciltte izler kalabilir.
Yara izi: Yaralar, ciltteki doku bütünlüğünün kırıldığı durumlarda meydana gelir. Kesik, çizik, sıyrık veya cerrahi müdahale sonrasında oluşan dikiş izleri gibi yaralanmaların iyileşme süreci sonucunda ciltte yara izi oluşabilir. Yara izleri, yaranın yerine, büyüklüğüne ve cildin iyileşme yeteneğine bağlı olarak farklı şekil ve boyutlarda olabilir.
Her yara ve yanık, cildin doğal iyileşme süreciyle tamamen iyileşir. Bu süreçte, vücut cildin hasar görmüş kısımlarını onarır ve yeni doku oluşturur. Yara ve yanık izleri, bu iyileşme sürecinin bir sonucudur ve bazı durumlarda kalıcı olabilir. İzlerin görünümü, kişinin genetik yapısı, yara bakımı, cildin durumu ve yaranın şiddetine bağlı olarak değişebilir. İzleri en aza indirmek veya tedavi etmek için lazer tedavileri, kimyasal peeling işlemleri, PRP ve mezoterapi işlemleri etkili olabilmektedir.
Yanık izi: Yanık; cildin ısı, kimyasal, elektrik veya radyasyon gibi etkenler nedeniyle hasar gördüğü durumlarda oluşur. Yanık derecesine ve şiddetine bağlı olarak, cildin farklı katmanları zarar görür. Hafif yanıklar, ciltte kızarıklık ve hafif ağrıya neden olabilirken, ciddi yanıklar cildin daha derin katmanlarını etkileyebilir ve kabarcıklar, açık yaralar ve cilt kaybına yol açabilir. Yanıkların iyileşme süreci, yaralanmanın şiddetine bağlı olarak değişebilir ve iyileşme sırasında ciltte izler kalabilir.
Yara izi: Yaralar, ciltteki doku bütünlüğünün kırıldığı durumlarda meydana gelir. Kesik, çizik, sıyrık veya cerrahi müdahale sonrasında oluşan dikiş izleri gibi yaralanmaların iyileşme süreci sonucunda ciltte yara izi oluşabilir. Yara izleri, yaranın yerine, büyüklüğüne ve cildin iyileşme yeteneğine bağlı olarak farklı şekil ve boyutlarda olabilir.
Her yara ve yanık, cildin doğal iyileşme süreciyle tamamen iyileşir. Bu süreçte, vücut cildin hasar görmüş kısımlarını onarır ve yeni doku oluşturur. Yara ve yanık izleri, bu iyileşme sürecinin bir sonucudur ve bazı durumlarda kalıcı olabilir. İzlerin görünümü, kişinin genetik yapısı, yara bakımı, cildin durumu ve yaranın şiddetine bağlı olarak değişebilir. İzleri en aza indirmek veya tedavi etmek için lazer tedavileri, kimyasal peeling işlemleri, PRP ve mezoterapi işlemleri etkili olabilmektedir.

GÖZENEK SIKLAŞTIRMA
Gözeneklerin sık olması, genellikle cilt tipi ve genetik faktörlere bağlıdır. Bazı insanlar doğuştan daha geniş ve belirgin gözeneklere sahip olabilirler. Ayrıca, cilt tipi de gözeneklerin boyutunu etkileyebilir. Yağlı cilt tipine sahip olanlar genellikle daha büyük ve daha belirgin gözeneklere sahiptir. Bu, cildin yağ üretiminin artmasıyla ilişkilidir. Aşırı sebum (yağ) üreten cilt, gözenekleri tıkayarak siyah nokta ve sivilce oluşumuna zemin hazırlayabilir. Ayrıca, yaşlanma süreci de gözeneklerin boyutunu etkileyebilir. Cildin elastikiyetinin azalmasıyla birlikte gözenekler daha belirgin hale gelebilir. Gözeneklerin belirgin olması bazı kişiler için kozmetik bir endişe olabilir.
Gözenek sıklığını azaltmak için yüz temizliği, tonikler, A vitamini (retinol) içeren ürünler ve alfa hidroksi asitler (AHA'lar) gibi peeling etkili ürünler kullanılabilmektedir. Mikrodermoabrazyon, lazer tedavileri de gözenek sıklaştırmada kullanılan diğer etkili yöntemler arasında yer almaktadır.
Gözenek sıklığını azaltmak için yüz temizliği, tonikler, A vitamini (retinol) içeren ürünler ve alfa hidroksi asitler (AHA'lar) gibi peeling etkili ürünler kullanılabilmektedir. Mikrodermoabrazyon, lazer tedavileri de gözenek sıklaştırmada kullanılan diğer etkili yöntemler arasında yer almaktadır.

TÜY SARARTMA LAZERİ
Tüy sarartma tedavisi, cilt üzerindeki istenmeyen tüylerin rengini açmak ve daha az belirgin hale getirmek için yapılan bir tedavi yöntemidir. Tüy sarartma, özellikle yüz ve vücut bölgelerinde hafif renkli, ince tüylerin görünümünü azaltmak için tercih edilir. Q switch lazerler bu bağlamda tek seansta hızlı sonuç veren ağrısız olarak uygulanabilen lazerler arasında yer almaktadır.

BOTOKS, DOLGU VE BİYOLOJİK LİFTİNG TEDAVİLERİ
Botoks, dolgu ve biyolojik lifting tedavileri; cilt gençleştirme, kırışıklık azaltma ve yüzdeki hacim kaybını düzeltebilecek tedavi seçenekleridir.
Botoks (Botulinum Toksini):
Botoks, Clostridium botulinum adı verilen bir bakteriden elde edilen bir protein olan botulinum toksin tip A'nın kozmetik amaçlarla kullanılmasıdır. Yüzdeki kırışıklıkların ve ince çizgilerin görünümünü azaltmak için kasların geçici olarak felç edilmesi temeline dayanır. Bu şekilde, yüzdeki mimik çizgileri ve dinamik kırışıklıklar geçici olarak azalır. Botoks en sık alın, kaş arası, göz çevresi ve gülme çizgileri gibi bölgelerde kullanılır. Botoks doz ayarlaması kişiye göre belirlenip işlem sonrasında ilk iki haftada etkisi belirgin olarak görülmektedir.
Dolgu Maddeleri:
Dolgu maddeleri, ciltteki hacim kaybını düzelten ve kırışıklıkları doldurarak yüz hatlarını düzeltmeye yardımcı olan enjekte edilebilir ürünlerdir. Hyaluronik asit, kalsiyum hidroksiapatit, poli-L-laktik asit ve polimetil metakrilat gibi farklı tiplerde dolgu maddeleri mevcuttur. Bu dolgular, yanakları dolgunlaştırmak, dudak hacmini artırmak, nazolabial çizgileri azaltmak ve çene hattını düzeltmek gibi amaçlarla kullanılabilir. Dolgu maddeleri, uygulandıkları bölgede bir miktar hacim kazandırır ve cildi destekler, böylece kırışıklıkları doldurur ve ciltte daha genç bir görünüm sağlar. Sonuçlar dolgu maddesinin türüne bağlı olarak 6 ay ile 2 yıl arasında sürebilir.
Biyolojik Lifting:
Biyolojik lifting, cildin yaşlanmasının etkilerini hafifletmek ve daha genç, canlı bir görünüm elde etmek için kullanılan bir kozmetik işlemdir. Bu dolgu, dolgu maddesi olarak genellikle hyaluronik asit ve cildin gençliğini destekleyen diğer bileşenler içerir.
Biyolojik lifting dolgusu, ciltteki kollajen üretimini arttırarak ve cildin nem tutma kapasitesini artırarak çalışır. Kollajen, cildin sıkılığını ve elastikiyetini koruyan bir protein türüdür ve yaşlandıkça ciltteki kollajen üretimi azalır. Hyaluronik asit ise cildin nem dengesini sağlayarak cildin nemli ve dolgun görünmesine yardımcı olur. Bu dolgular, yüzdeki ince çizgileri ve kırışıklıkları doldurmak, yanakları kaldırmak, çene çizgisini belirginleştirmek ve dolgunluk kazandırmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılır. Bu işlem, cildin aşağı doğru sarkma durumunu yavaşlatıp gençliğin geri kazanılması ve daha taze bir görünüm elde edilmesini hedefler.
Botoks (Botulinum Toksini):
Botoks, Clostridium botulinum adı verilen bir bakteriden elde edilen bir protein olan botulinum toksin tip A'nın kozmetik amaçlarla kullanılmasıdır. Yüzdeki kırışıklıkların ve ince çizgilerin görünümünü azaltmak için kasların geçici olarak felç edilmesi temeline dayanır. Bu şekilde, yüzdeki mimik çizgileri ve dinamik kırışıklıklar geçici olarak azalır. Botoks en sık alın, kaş arası, göz çevresi ve gülme çizgileri gibi bölgelerde kullanılır. Botoks doz ayarlaması kişiye göre belirlenip işlem sonrasında ilk iki haftada etkisi belirgin olarak görülmektedir.
Dolgu Maddeleri:
Dolgu maddeleri, ciltteki hacim kaybını düzelten ve kırışıklıkları doldurarak yüz hatlarını düzeltmeye yardımcı olan enjekte edilebilir ürünlerdir. Hyaluronik asit, kalsiyum hidroksiapatit, poli-L-laktik asit ve polimetil metakrilat gibi farklı tiplerde dolgu maddeleri mevcuttur. Bu dolgular, yanakları dolgunlaştırmak, dudak hacmini artırmak, nazolabial çizgileri azaltmak ve çene hattını düzeltmek gibi amaçlarla kullanılabilir. Dolgu maddeleri, uygulandıkları bölgede bir miktar hacim kazandırır ve cildi destekler, böylece kırışıklıkları doldurur ve ciltte daha genç bir görünüm sağlar. Sonuçlar dolgu maddesinin türüne bağlı olarak 6 ay ile 2 yıl arasında sürebilir.
Biyolojik Lifting:
Biyolojik lifting, cildin yaşlanmasının etkilerini hafifletmek ve daha genç, canlı bir görünüm elde etmek için kullanılan bir kozmetik işlemdir. Bu dolgu, dolgu maddesi olarak genellikle hyaluronik asit ve cildin gençliğini destekleyen diğer bileşenler içerir.
Biyolojik lifting dolgusu, ciltteki kollajen üretimini arttırarak ve cildin nem tutma kapasitesini artırarak çalışır. Kollajen, cildin sıkılığını ve elastikiyetini koruyan bir protein türüdür ve yaşlandıkça ciltteki kollajen üretimi azalır. Hyaluronik asit ise cildin nem dengesini sağlayarak cildin nemli ve dolgun görünmesine yardımcı olur. Bu dolgular, yüzdeki ince çizgileri ve kırışıklıkları doldurmak, yanakları kaldırmak, çene çizgisini belirginleştirmek ve dolgunluk kazandırmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılır. Bu işlem, cildin aşağı doğru sarkma durumunu yavaşlatıp gençliğin geri kazanılması ve daha taze bir görünüm elde edilmesini hedefler.

DİŞ SIKMA TEDAVİSİ
Diş sıkma, diş gıcırdatma olarak da adlandırılan bruksizm adı verilen bir durumdur. Bu, kişinin istem dışı olarak dişlerini sıkıp gıcırdatması anlamına gelir. Bruksizm genellikle gece uyurken veya gündüz stres altında olduğumuzda ortaya çıkar ve bilinçsizce gerçekleşir. Bruksizm, dişlerde aşınma, çatlama, çene ağrısı ve baş ağrısı gibi çeşitli semptomlara neden olabilir.
Diş sıkma tedavisi, bruksizmi kontrol altına almak, dişlere ve çeneye zarar vermeden semptomları hafifletmek veya ortadan kaldırmak için uygulanan çeşitli yöntemleri içerir. Tedavinin amacı, altta yatan nedenleri ele almak ve diş sıkma alışkanlığını kontrol altına almak veya azaltmaktır.
Diş sıkma botoksu, çene kaslarını geçici olarak felç ederek, dişleri sıkmayı ve gıcırdatmayı engellemeye yardımcı olan botulinum toksin tip A (Botox) enjeksiyonları kullanır. Botox, çeşitli medikal ve kozmetik amaçlar için kullanılan güvenli ve etkili bir tedavidir.
Diş sıkma botoksu, özellikle diğer tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu veya etkili olmadığı durumlarda düşünülür. Bu tedavi, diş sıkma ve gıcırdatma semptomlarını azaltmaya yardımcı olan ve çene kaslarının rahatlamasını sağlayarak ağrıları hafifleten oldukça etkili bir yöntemdir.
Diş sıkma tedavisi, bruksizmi kontrol altına almak, dişlere ve çeneye zarar vermeden semptomları hafifletmek veya ortadan kaldırmak için uygulanan çeşitli yöntemleri içerir. Tedavinin amacı, altta yatan nedenleri ele almak ve diş sıkma alışkanlığını kontrol altına almak veya azaltmaktır.
Diş sıkma botoksu, çene kaslarını geçici olarak felç ederek, dişleri sıkmayı ve gıcırdatmayı engellemeye yardımcı olan botulinum toksin tip A (Botox) enjeksiyonları kullanır. Botox, çeşitli medikal ve kozmetik amaçlar için kullanılan güvenli ve etkili bir tedavidir.
Diş sıkma botoksu, özellikle diğer tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu veya etkili olmadığı durumlarda düşünülür. Bu tedavi, diş sıkma ve gıcırdatma semptomlarını azaltmaya yardımcı olan ve çene kaslarının rahatlamasını sağlayarak ağrıları hafifleten oldukça etkili bir yöntemdir.

AMELİYATSIZ GÖZ KAPAĞI FAZLALIĞI TEDAVİSİ
Ameliyatsız göz kapağı fazlalığı tedavisi, göz kapaklarında oluşan sarkma ve fazlalığı düzeltmek için cerrahi müdahale gerektirmeyen, minimal invaziv veya non-invaziv yöntemlerle yapılan bir kozmetik işlem olarak uygulanır. Özellikle üst göz kapak fazlalığı tedavisinde plazma enerjisi tedavisi etkili bir şekilde kullanılabilmektedir. Plazma tedavisi, cilt yüzeyine plazma enerjisi yayarak çalışır. Plazma enerjisi, cilde uygulandığında cilt yüzeyini buharlaştırarak mikro noktalar oluşturur ve bu da cildin doğal iyileşme mekanizmasını tetikler.
Göz kapağı fazlalığı için plazma tedavisi, cerrahi bir müdahale olmadan göz kapağında meydana gelen sarkma ve fazlalıkları hafifletmeyi amaçlar. Cihazın uyguladığı plazma enerjisi, göz kapağının altında ciltte mikro noktalar oluşturarak cildin sıkılaşmasını teşvik eder ve sarkıklığı azaltır. Tedavi genellikle lokal anestezi altında yapılır ve ağrı minimaldir. Tedavi sonrasında birkaç gün sürebilecek hafif kızarıklık ve kabuklanma görülebilir.
Göz kapağı fazlalığı için plazma tedavisi, cerrahi bir müdahale olmadan göz kapağında meydana gelen sarkma ve fazlalıkları hafifletmeyi amaçlar. Cihazın uyguladığı plazma enerjisi, göz kapağının altında ciltte mikro noktalar oluşturarak cildin sıkılaşmasını teşvik eder ve sarkıklığı azaltır. Tedavi genellikle lokal anestezi altında yapılır ve ağrı minimaldir. Tedavi sonrasında birkaç gün sürebilecek hafif kızarıklık ve kabuklanma görülebilir.
bottom of page